Futbol liglerinin yapısı durumu anlamamızı sağlayabilir. La Liga, Premiere Leage, Serie A, Bundesliga, bizde ise Süper Lig en parlak takımları ihtivâ eder. Bu liglerin de süperleri vardır. Şampiyonluklar onların arasında el değiştirir. Kalanlar ise onların kendi aralarındaki rekabetlerin figüranlarıdır. Meselâ Real Madrit ve Barcelona, Manchester City, Manchester United, Liverpool, Juventus, Bayern München, Paris ST Germain vb takımlar bu liglerin en dişlileridir. Arada, çok nâdir olarak sürprizler olsa da şampiyonluklar bunlardan birisi tarafından elde edilir. Diğerlerinin umutları Kaf Dağı’nın ardındadır. Her sezon başında olmayacak dualara âmin derler. Ligte tutunmak bile onlar için başarıdır. Bizde de Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş’tır en dişli takımlar. Arada Trabzonspor, hattâ Başakşehir, Bursaspor şampiyon olsa da bu genel tablo pek değişmez. Hatta bu durumlarda ligin tadının kaçtığını düşünenler çoktur. Bu üstün ligler, aslında
’nin izdüşümüdür.
G7 ise bu ligin üstün kastını oluşturuyor.
ABD, Birleşik Krallık, Kanada, Fransa,Almanya, İtalya, Japonya ekonomik ligin Real Madrit’i, Barcelona’sıdır. Onlar için de son zamanlarda ekonomik ligin tadı kaçmış durumda. Çünkü nevzuhûr bir takım nâdirattan değil bayağı bayağı zirveyi zorluyor. Çin sahnede ve ABD’yi hariçte tutacak olursak diğerlerinin tamamında daha fazla, hattâ toplamına yakın üretim yapıyor. Ama ne gam? G7’ye dâhil olmak için bu yetmiyor. Güney Kore’yi bile almamakta ısrarlılar. Çin düşünülemez bile. Onu Dünyâ Ticâret Örgütü’ne aldıklarına bile çok pişman oldukları belli. Hâsılı
G7 giderek Brahmanlaşıp kastlaşıyor.
Buna büzüşme de diyebilirsiniz. Son toplantıya Hindistan, Venezüela ve Türkiye gibi devletleri çağırmaları, gûya bu büzüşmeyi, Brahmanlaşmayı maskelemek içindir. Hâsılı
jeopolitik jeoekonomi ve jeokültür
arasındaki ilişkiler alt üst vaziyette.